Ben bu dünyayı bir yolculuğa benzetiyorum. Sanki hayatın iyi veya kötü şekillenmesi için bizim önümüzde bir tren yolculuğu var. Yolcunun hangi trene bineceği kendisine bağlıdır. Ama hangisine binerse binsin, tercihinin bir karşılığı olacaktır. Ve bir gün gelecek; tren o yolcuyu son durakta indirecek. Belki tren yoluna devam edecek ama yolcu için yol bitmiştir, hedefe varmıştır.
Mevsimler değişiyor; günler, aylar, haftalar... Yaz mevsiminin sıcağı kavurucu oluyor. Sonra, sonbahar rüzgarıyla savuruyor yaprakları. Kış desen, doğayı beyaz bir örtüyle sarıp sarmalıyor. Acaba doğanın kendine özgü bir battaniyesi mi var? Yazı ayrı güzel, kışı ayrı... Hiçbiri de birbirinin yerini tutmuyor. Hepsi kendine has güzellikte.
Yaşamak o kadar güzel ki... Hayat, akıp giden bir nehir gibi. Her şey kendi içinde bir yolculukta. Oysa ne kadar da kısa bir yolculuk, değil mi?