Sanki sürekli acele etmeli, bir şeyleri halledip üzerini çizmeliymişiz gibi gelir. Bu his, yetersizlik algımızı besler de besler. Gün içerisinde birçok şey yapmış olsak da sanki hiçbir şey yapmamış gibi hissedebiliriz. Zaman bizimle aynı senkronda ilerlemiyormuş gibi gelir; hatta koştukça yerimizde sayıyormuşuz gibi düşünebiliriz. Ve çözümü daha fazla şey yaparak, kendimizi kaybedercesine meşgul etmekte ararız.
Oysa bu, çarpık bir algıdır. Gerçekten yetişebilmek için koşmaya değil, yavaşlamaya ihtiyacımız var. Anı yakalamaya, anda kalabilmeye... Bunu toksik pozitif bir yerden de söylemiyorum. Aksine, bir şeyin gerçek anlamda sorumluluğunu alabilmekten bahsediyorum. Bir şeye gerçekten dikkatimizi verebilmek ve derinleşebilmek için hızlanmak değil, yavaşlamak gerekir.
Unutmayalım önemli olan hız değil, istikrarlı bir ilerleyiştir.
@klinikpsikologcerenuzunali