Karaahmetoğlu, küçük bir çocuğun hayatını kaybetmesi ve cinayet soruşturmasında delillerin karartılması gibi iddiaların, özellikle ataerkil bir yapıya sahip bir bölgede meydana gelmesinin, olayın psikolojik ve sosyokültürel boyutlarını daha karmaşık hale getirdiğini ifade etti.
Karaahmetoğlu, soruşturmanın ilerleyişinde delillerin yok edilmesi, toplumun baskıcı yapısının getirdiği yemin ritüelleri gibi zorluklarla karşılaşıldığını vurguladı. Cinayetin profesyonel bir organizasyonla planlandığına dair belirtilerin yanı sıra, cesedin dere yatağında bulunması ve çürüme sürecinin, ölüm nedeninin tespitini zorlaştırdığı da dikkat çekiyor.
Ataerkil yapıların, bireylerin sır saklama konusunda dirençli olmalarına neden olduğunu belirten Karaahmetoğlu, sosyologların bu tür toplumsal dinamikleri analiz ederek adli süreçlere katkı sağlayabileceğini ifade etti. Ayrıca medyanın, bilgi kirliliği yaratmaktan kaçınmasının, adaletin sağlanması adına önemli olduğunu belirtti.
Dava sürecinde ise sanıkların suçu birbirlerine atması, adaletin sağlanmasını zorlaştırıyor. Karaahmetoğlu, hakimlerin vicdani kararlarıyla adaletin sağlanabileceğine inandığını belirtti.